Aslında çok şey var anlatmak istediğim ve muhtemelen uzun da bir yazı olacak. Çünkü uzun zamandır düşünüp durduğum, sağa sola yazıp sildiğim, kafamın içinde dolaştırıp dolaştırıp unuttuğum, hiç kimseyle konuşamadığım günler geçirdim. Hayatı çok ciddiye almayan ve genel olarak da şanslı bir insan olarak 2 yıl önce HPV illetiyle tanışmak bir tokat oldu bana. Hali hazırda 27 senelik hayatımda fuhuş yaptığım sayılıdır. Esasında regular sex hayatı olan biri olarak 2 yıl önce de ihtiyaç duyar konumda değildim. Ancak bazen bazı şeyler olur, sonra o bazı şeyleri başka bazı şeyler izler. Tıpkı 1 şubat 2015 günü Kıbrıs'ta,o güne kadar hep yaptığım gibi jiletle traş olmamın akabinde sıcak bir pazar banyosu yapıp arkadaşlarımla dolaşmaya çıkmam gibi.. Dolaştığımız saatler içerisinde yanımdakilerden birinin bambaşka bir arkadaşıyla karşılaşmamız, içilen biralar ve keyifli sohbetlerin sonunda, o karşılaştığımız arkadaşın gazıyla ve arabasıyla götürmesiyle kendimizi Kıbrıs'ın meşhur night cluplarında bulmamız gibi. Aslında bildiğin striptiz clup, otur o güzel günün keyfini çıkar değil mi niye gaza gelip "Ee buraya kadar gelmişken..." dersin ki? Zaten henüz traş olmuş genital bölgen cillop gibiyken..ve aslında çok sonradan öğreneceğim şekilde o cillopluğun içinde milyonlarca mikro kesik varken...Henüz prezervatifin her şeye kafi olduğunu düşündüğüm o güzel zamanlardı,kendi ultra ince prezervatifim bile yanımdaydı...
Velhasıl o keyifli geceden 2 hafta sonra traş olurken başladı saçmalıklar. Kuluçka süresi 2-6 ay denir ama bende birkaç haftada başladı. İlk zamanlar önemsemeyerek sıradan sivilceler olduğunu düşündüm. Kanaması da önemli değildi, nasıl olsa kıl köklerim zayıftı ve şimdiye kadar çoğu sexten sonra kızarıp tahriş olurdu. Bir şey olmuştur, önemsiz bir şey..Değil mi? Değil.. Böyle devam eden 2 ay ve 4. traşın sonunda kanayan noktalar arttığında artık "Bir bokluk olabilir, doktora gitmeliyim" evresine geldim. O dönem iş için Kıbrıs'ta bulunma zorunluluğum nedeniyle hastaneye de orada gittim.(Yeri gelmişken, Kıbrıs'ta sakın ola hastalanmayın, hastalanırsanız da paşa paşa özel hastaneye veya muayenehaneye gidin, yoksa doktor katili olursunuz.) O raporda ne yazıyor? Ney ney? "Molluscum ...." bir şey ama yazısı da okunmuyor ki. Derken google amca sağolsun Molluscum'un devamını tamamladı ve benim için bu işlerde tez yazacak araştırma serüvenim başlamış oldu. Molluscumla HPV'nin birlikte bulunduğunu öğrenmem, HPV tiplemesinin yapılamıyor olması akabinde geldi. Mayıs ayında ilk koterimi oldum. Lokal anestezi penis ve çevreme enjekte edilirken acıdan değil ama üzüntüden ağlayacaktım. "Nasıl olur ya? Şu an bu masada penisine iğne batırılan kişi nasıl ben olurum? Şimdiye kadar her şeyi yaptım, hiçbir şey olmazdı, şimd neden ve nasıl...?" diye sonraki günlerde çeşitleri artacak bir çok sorular geçti kafamdan. Koter bittiğinde tamamen kurtulduğumu düşünüp rahatlamıştım. "Oh lan, boşuna zırladım" diye kendime kızdığım günler kısa sürdü. Çünkü nüksler başladı. 2.koter..3.koter.. Her seferinde vebalıymışım hissine kapılmam..Tanrı'ya isyan..Konuşabileceğim ve bu durumu anlatabileceğim tek bir Allah'ın kulu da yoktu çevremde.(Hala yok, bu durum aynı) Evimde kendi kendime zırlıyor, zıplıyor, duvarları yumrukluyor, Tanrı'ya küfrediyor, her şeye küfrediyor sonra buzdolabından bir bira alıp hayatın beni umursamadan devam edişine gülüyordum.
Mücadele farkındalığımın oluşması için ilk koterin üzerinden 1 ay geçmesi gerekti. 1 ayda okumadığım makale, forum, yorum kalmadı. Hiçbir yere üye olmadım, kimseye soru sormadım. Burası üye olup yazdığım ilk yer. O gecenin üzerinden tam 2 yıl geçmesi mi yoksa buranın bir şekilde bana samimi gelmesi mi benim buraya üye olmamı sağlayan bilmiyorum. Bunları kimin okuyup okumadığı da önemli değil, artık birilerine, bir yerlere yazmam ya da anlatmam lazım. Hastalıkla ilgili çoğu şeyi kafamda oturtup, internetten genel bilgi sağlamak dışında hiçbir araştırma yapılmaması, yapılırsa da özdeşleştirme yapılmaması gerektiğini anlayana kadar 3.koterimi olmuştum. Her seferinde azalıyor ama çıkmaya devam ediyordu. Daha bu bokun HPV olduğunu bilmediğim dönemlerde bir kız arkadaş girmişti hayatıma. Onunla da yatmıştık kaç kere. Her şeyi anladığımda artık çok geçti. Ona söyleyecek ne cesaretim vardı, ne de aşkımın karşılığı olan kaybetme korkusu buna izin verirdi. Olan oldu diyerek ve ping-pong etkisinin olmayacağına inanarak koter yaralarımın tamamen iyileşmiş olması şartıyla onunla da birlikte olmaya devam ettim. Bu arada Kıbrıs macerası sona erdi, siğiller çıkmaya devam ediyordu fakat artık kotere ve soyguncu doktorlara harcayacak enerjim yoktu. Verrutol ile kendi başımın çaresine bakmaya başladım. Her seferinde 3-4 tane çıkıyor, çıktıkça sürüp hallediyordum. 2 hafta hiç bir şey yokken sonra tekrar çıkıyor, önce beni kahrediyor, sonra yeniden sürüp devam ediyordum.
Kıbrıs'tan döndükten sonra siğiller pick yaptı ve beni yeniden kotere mecbur bıraktı. Bu seferki doktorum öncekine göre fena değildi, yine hiç kimse mercekle ve ışıkla bakma zahmetine girmiyordu ama en azından bu seferki oturup laf anlatıyordu. Koter yapılırken doktor tamamen şansıma sol testisimde varikosel (bir çeşit varis) tespit etti. Bir de ondan ameliyat olmam gerekti iyi mi..Baya ameliyat, genel anestezili..Anesteziyle uyuduğum sıralar uzun zamandır hissetmediğim bir şey hissettim: Huzur..Gözlerimi açtığımdaki üzüntüm tarifsizdi.İşte dedim; insanoğlu böyle geldi yaşama..Bebekler aslında bu yüzden ağlar doğunca..Ameliyatı olduğum zaman "o gece"nin üzerinden 1 yıl geçmişti. Artık döndüğüme göre, dikişler alındıktan sonra zaten sporcu olan kişiliğimi canlandırabilir, biraz ortam biraz şu bu derken kafamı dağıtabilirdim. Öyle de yaptım. Sigarayı bırakıp ara verdiğim spora yeniden başladım. Beslenmem nispeten düzene girdi ama arada sırada siğiller çıkmaya devam ediyordu. Doktor kendinden oldukça emin bir şekilde "Şimdi bunlar giderek azalır."demişti. Bu inancım vardı zaten ama azalsa da yok olmuyorlardı. Tam yok oldu derken kenarda köşede yeniden çıkıyorlardı. Fakat artık bu duruma alışmış ve o pis virüsten daha inatçı olduğumu gösterme kararlılığına erişmiştim ki, hayat sıradaki kartını oynadı..Kız arkadaşımda siğiller.. Evet ben iğrenç bir insanım, pik bok ahlaksız vb. her şeyi peşinen kabul ediyorum. Ama o ana kadar onu mutlu görmek ve benim iyileşeceğime, siğil varken birlikte olmadığımız için ona geçmeyeceğine inanmak beni hayatın güzel tarafına bağlıyordu. Onda siğil çıktığında, genelde olaylara bencilce ve saçma tepkiler vermesine rağmen inanılmaz hızlı bir şekilde ve çok kısa bir sürede sorgulama ve zırlama evresini atlattı. Onun için de tedaviye başladık. Aslında işler biraz normal yoluna girmişken başka başka sebeplerden ayrıldık.
Sekse ara vermenin zamanı geldi dedim. Spora devam edip moralimi yüksek tutmaya başladığımda, her ne kadar günde 3-4 tane tütün sarıp içsem de, siğillerin çıkmayacak gibi olduğunu hissetmeye başladım. Günlük olarak gerçek bal ve supradyn kullanmaya başladım. Bu şekilde 2 ay içerisinde, 2 seferde toplam 5-6 tane siğil çıkmıştır. Çıktıkça verrutol ile halletmeye devam ettim. Sonra bir şekilde gerçek çörekotu (aslında adı çöre otudur) bulduk ve her gün 2 sefer yemeye başladım. Biraz placebo etkisi biraz da gerçekten faydalı sanırım ki siğillerden öte stresim azalmaya başladı. Bu arada alkolü az miktarda kullanmaya devam ettim ve günde 3-4 tütün de aynı şekilde..Moralimi yüksek tutmaya çalışmaya devam ettim. Ama açıkçası, dinlenmektense eğlenceye önem vermeye de devam ettim. Çalışıyor, spor yapıyor, az miktarda içiyor ve bal ile çörekotu yiyordum. Daha ne olsun? Son 2 aydır neredeyse hiç siğil çıkmadığını fark ettiğimde "İşte " dedim. "Sonunda benim bağışıklık sistemi olayı çözmeye başladı" Takip ettim, siğil olmadığı gibi o bölgedeki derimde de gözle görülür bir sağlıklı görünüm vardı. "Sonunda ben kazanıyorum."dedim. Arada normal sağlıklı insanlarla seks yaptığım da oldu. Kendimi eski günlerdeki gibi hissediyordum. Ta ki düne kadar. Skrotumun 2 kenarında 2 küçük siğil farkettim. Sonra penis üstü bölgede küçücük bir tane..Yine o huzursuzluk ve eksiklik hissi yayılmaya başladı içimde..2 yıl oldu lan dedim. Hala mı..Asık bir surat ve artık hissisleşmiş bir ruh hali ile yine elime o verrutol şişesini aldım. Bugün 3 siğil de yok oldu. Ama 2 yıl olmasına rağmen geçmemiş olması beni üzdü. Yine o ilk öğrendiğim zamanki sorular dolaştı zihnimde. Fakat farkındayım ki hayatın içindeki tüm hastalık ve boktan durumlara nazaran benimki çok önemsiz bir şey. Geçmekte olduğunu, iyileşmekte olduğumu da biliyorum. Ama artık bitsin istiyorum. Karma bir gün bize de döner umarım. Ya da aslında böyle bir hastalık daha kötü durumlardan kurtarmıştır değil mi? Yine de artık bu bitsin ki sıradaki iyi ve kötü olaylar gelsin. Gerçekten çok ama çok sıkıldım.
Bu yazıyı yazmaya başlayana kadar daha karamsar hissediyordum. Şu an tam olarak ne hissettiğimden emin değilim. Sadece artık birilerine ya da bir yerlere bir vasıtayla hikayemi anlatmam gerekiyordu. Bu forumu kurarak bu fırsatı bana tanıyan arkadaşlara teşekkür ederim. Kendimden biliyorum, başkalarının hikayelerini duymak ya da okumak iyi gelir. Umarım bu hastalık dolayısıyla bir parça kader ortaklığımız olan ve bu yazdıklarımı okuyan herkese bir nebze iyi bir şeyler hissettirmiştir.